Değişim ve Hukukun İnce Çizgisi
19/08/2025 18:29 | Son Güncelleme : 19/08/2025 22:33
| Müslüm OKATAN

Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz, 31 Mart seçimlerinde CHP’den seçilmişti; ancak 14 Ağustos’ta aldığı kararla AK Parti’ye geçti. Bu beklenmedik değişim, sadece siyasetin değil, bütün Gaziantep’in gündemini altüst etti.
Türkiye siyasetinde parti geçişleri elbette yeni bir şey değil. Ancak bu olay, yalnızca belediye meclisinin dengelerini değil, sosyal medyanın nabzını da hızla yükseltti. Bir anda herkes konuşmaya başladı: Kimileri alkış tuttu, kimileri sert tepki gösterdi.
Bugün artık biliyoruz ki sosyal medya yalnızca fotoğraf paylaşma mecrası değil. Burası, vatandaşın sesini yükselttiği, itirazını duyurduğu, tepkisini haykırdığı bir alan. Dolayısıyla siyasetteki her gelişme burada yankı buluyor. Ama kritik soru şu: Bu paylaşımlar yalnızca eleştiri mi, yoksa hakaret mi?
Tam da burada karşımıza çıkan mesele, Anayasa’nın güvence altına aldığı ifade özgürlüğü ile kişilerin şeref ve haysiyetini koruma hakkı arasındaki o ince çizgi. Kimi zaman bir cümle hem eleştiri olarak algılanıyor hem de hakaret sayılabiliyor. İşin can alıcı tarafı ise şu: Bu ayrımı çoğu zaman hukuk değil, siyasetin gölgesi belirliyor. Kimin sözünün “eleştiri”, kimin sözünün “hakaret” kabul edildiği noktadaki çifte standart, toplumun adalet duygusunu derinden sarsıyor.
Gaziantep’te yaşanan son gelişme bize önemli bir gerçeği yeniden hatırlattı: Bir vatandaş belediyesi hakkında görüş beyan ediyorsa, bu demokrasinin ta kendisidir. Çünkü belediyeler, halkın vergileriyle ayakta duran ve halka hesap vermek zorunda olan kurumlardır. Vatandaşın gördüğü eksikleri dile getirmesi en doğal hakkıdır. Bu sesin susturulması, sadece bireyin değil, bütün bir şehrin nefes borusunun kesilmesi anlamına gelir.
Unutmayalım: İfade özgürlüğü yalnızca hoşumuza giden sözler için değil; bizi rahatsız eden, katılmadığımız hatta duymaktan hoşlanmadığımız sözler için vardır. Eğer geriye yalnızca tek tip, tek ses kalırsa, bunun adı demokrasi değil, sessizlik olur.





