Gaziantep’te Festival Çok, Sahip Çıkmak Yok!
Gaziantep artık festival cenneti oldu! Her mevsim bir “lezzet festivali”, her ay yeni bir “tanıtım etkinliği”...
Fakat bu kadar festival, gerçekten Gaziantep mutfağının ruhuna mı hizmet ediyor, yoksa sadece birkaç fotoğraf karesi ve sahne ışığından mı ibaret kaldı?
Gaziantep Lokantacılar, Kebapçılar, Pastacılar, Tatlıcılar, Baklavacılar ve Kafeteryacılar Odası’nın 29 Ekim - 2 Kasım tarihleri arasında düzenleyeceği “Esnaf Sofrası Sonbahar Festivali” elbette ki önemli bir girişim.
Oda Başkanı Abdulkadir Katmerci’nin “Gaziantep mutfağı dayanışmanın ve emeğin simgesidir” sözleri de kulağa hoş geliyor. Ancak sormadan geçemiyoruz:
Peki bu dayanışma, 28 Mayıs’ta yapılan 1. Tatlı Festivali sırasında neredeydi?
O festival, Gaziantep’te Katmerciler Derneği Başkanı Onur Özsert tarafından hazırlanmış, şehrin ilk tatlı temalı organizasyonu olarak tarihe geçmişti.
Beş gün boyunca binlerce kişi ağırlanmış, ünlü sanatçı Cengiz Kurtoğlu gibi çok sayıda sanatçılar sahne almış, Gaziantep tatlıları ulusal medyada geniş yer bulmuştu.
Bir başka deyişle, Gaziantep o günlerde ekranlarda, gazetelerde, sosyal medyada tatlıyla parlıyordu.
Ama o zaman ne Lokantacılar Odası’ndan destek geldi, ne bir stant kuruldu, ne de “biz de buradayız” denildi.
Şimdi aynı başkan, kendi düzenlediği festivalle “Gaziantep mutfağının birliğinden” bahsediyor.
O zaman soralım: Gerçek dayanışma bu mu?
Gaziantep’te “Lezzet” Yerine “Pahalı Şehir” Algısı
Bugün Gaziantep, UNESCO’nun “Gastronomi Şehri” unvanını taşıyor.
Fakat dışarıdan gelen turistin ya da yerli vatandaşın kulağında başka bir cümle yankılanıyor:
“Gaziantep pahalı şehir olmuş.”
Bir porsiyon kebap, bir tabak katmer, bir dilim baklava… Her biri artık lüks!
Esnaf, artan maliyetleri gerekçe gösteriyor; ama vatandaşın cebinde bu gerekçenin karşılığı yok.
Gaziantep gastronomisinde Oda Başkanı’nın artık daha ciddi önlemler alması, fiyat dengesi ve kalite standartlarının korunması konusunda yeni bir denetim anlayışı geliştirmesi gerekiyor.
Çünkü bu şehir, sadece “lezzet” değil, “erişilebilir lezzet” olmalı.
Gaziantep bir marka şehirse, bu markanın değerini koruyacak olan da halkın memnuniyetidir.
Gaziantep artık bu pahalılık algısından çıkmalı.
Yemekleriyle, esnafıyla, misafirperverliğiyle yeniden “ulaşılabilir bir gastronomi kenti” haline gelmeli.
Denetim ve Güven Şart
Geçtiğimiz günlerde Gaziantep’te bir kasabın sağlıksız etleri vatandaşa sattığı görüntüler ortaya çıktı.
Bu tür olaylar, kentte yıllardır titizlikle oluşturulan güveni bir anda sarsıyor.
Gaziantep’in gastronomi gücü, sadece tariflerle değil; dürüstlük, denetim ve kalite ile ayakta kalabilir.
Oda, Tarım İl Müdürlüğü ve belediyeler ortak bir denetim modeli oluşturmalı.
Gaziantep’in adı “ucuz et, kalitesiz ürün” tartışmalarıyla değil, güvenilir üretimle anılmalı.
Fenomenler Gaziantep’in İmajını Yiyor!
Bir başka sorun: sosyal medya fenomenleri.
Gaziantep’in yüzyıllık mutfağı, artık birkaç saniyelik cep telefonu videolarına sıkışmış durumda.
Fenomen adı verilen kişiler, sözde tanıtım uğruna, şehrin emeğini karikatürize ediyor.
Bir tabak yemeğin üstüne aşırı soslar dökülüyor, kebaplar dumanlar içinde gösteriye dönüyor.
Geçtiğimiz haftalarda Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Tuncay Yıldırım bu konuda dikkat çekici bir çıkış yaptı:
“Bu tür sözde tanıtımlar kentin imajına zarar veriyor.”
Ancak bu uyarıdan sonra ciddi bir adım atılmadı.
Oysa bu mesele sadece “fenomen videosu” değil, Gaziantep’in gastronomi itibarı meselesi.
Son Söz: Festival Değil, Fikir Üretelim!
Gaziantep’in her köşesinde festival yapılabilir, bu güzel.
Ama festivaller kadar içerik, denetim ve sürdürülebilirlik de önemli.
Gaziantep’in gastronomi geleceğini koruyacak vizyon, birkaç günlük etkinliklerde değil; yıl boyu sürecek, esnafı koruyacak ve kaliteyi standardize edecek projelerde saklı.
Esnaf, üretici, aşçı, tüketici ve yerel yönetim aynı sofrada buluşmadıkça, bu şehir sadece “lezzetiyle değil, çelişkileriyle” anılmaya devam edecek.